Ayşe Tüter'den Hızlı Akşam Yemeği

10 Aralık 2010 Cuma

Dün akşam saat 7 gibi eve geldim. Kocacığımın Kızılay'da işleri vardı, ben tek döndüm eve. İsabet o akşama da yemeğim yoktu. Ne yapsam ne yapsam derken geçen akşam annemin anlattığı tavuk tarifi geldi aklıma. Ayşe Tüter'in Vatan gazetesindeki köşesinde çıkmış, çok lezzetli bir tavuk tarifi. İsmini unuttum ama şimdi.

Malzemeler:
500 gr. tavuk göğüs
2 yemek kaşığı tereyağ (ben ayçiçek yağı kullandım)
1 su bardağı bezelye (sırf bezelye yerine Tamek'in galiba cam şişede garnitürleri var. Yarım kavanoz koydum)
1 su bardağı mantar
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı krema
1 çorba kaşığı un
limon kabuğu rendesi
limon suyu
maydanoz

Efendim önce çözünmüş tavuk göğüslerini güzelce yıkadım, yağlı yerlerini ayıkladım, küp küp doğradım. Tavukları yağ ve sirke ile soteledim (sirke içindeki mikropları, bakterileri öldürüyormuş. Sirke yoksa şarap da kullanılabilir). Doğranmış mantar ve garnitürleri ekledim, kısık ateşte 10 dakika pişimeye bıraktım.

Un ile sütü bir kasede çırptım, tencereye ekledim, 5 dakika da öyle bıraktım ateş üzerinde. Sonra kremasını ekledim, 1-2 dakika ocakta bıraktım ve aldım. Tabi bu arada bir yerde tuz-karabiber eklemem lazımdı; ama ben motamot bir öğrenci olduğumdan ve tarifin açıklamasına "tuz karabiber ekleyin" yazmadıkları için onu unuttum :)

Sonunda tavuklar hoş kokulu, yoğun soslu bir kıvama geldi. Ocaktan alınca limon suyunu sıktım, şöyle bir karıştırdım, tabaklara ayırdım. Limon kabuğu rendesini kendim istemediğim için eklemedim, eklemek isterseniz limon suyuyla birlikte katabilirsiniz. Servis sırasında üstüne bol maydonoz doğradım, tadına doyum olmadı. Mutlaka siz de deneyin, afiyet olsun.

Üç Biberli Muffin

8 Aralık 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz haftasonu taa çoçukluktan bir arkadaşım ev oturmasına geldi. Ben de ona üç biberli mısırlı muffin yaptım, çok lezzetli oldu. Tarifini Lezzet dergisinin web sitesinden aldım. Pek kolay bir tarifti, çabucacık yaptım. Hem de çok lezzetli oldu, tarifini altta, resmini yanda paylaşıyorum:

Üç Biberli Mısırlı Muffin

2 yumurta
200 gr tereyağı
Yarım su bardağı yoğurt
1 sarı dolmalık biber
1 kırmızı dolmalık biber
2 yeşil dolmalık biber
1 yemek kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı toz şeker
Yarım su bardağı tane mısır
2.5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
Tuz, karabiber

Yumurtaları yoğurt ile çırpın. Tereyağını eritip ekleyin. Sirke, toz şeker ve tuzu ekleyip karıştırın. Biberleri ufak doğrayın ve çok az tereyağında soteleyin. Az miktarda tuz ve karabiber ekleyin. Mısırları ve biberleri karışıma ekleyip mikserle çırpın. Un ve kabartma tozunu ilave edip karıştırın. Muffin kalıplarını yağlayıp hamuru paylaştırın. 170 dereceye ayarlı fırında 40 dakika pişirin. Ilınınca kalıplardan çıkarıp servis yapın. Üç biberli mısırlı muffin artık hazır, afiyet olsun.

Etli Biboşş

1 Aralık 2010 Çarşamba

Ben her yemeği çok severim; ama etli biber dolmasının yeri ayrıdır. Hiç dayanamam, bir oturuşta koca tencereyi bile yerim. Bu kadar sevipte öğrenmemek olmaz dedim, hazır yemeğe arkadaşımız da geliyorken pişirmeye niyetlendim.

Bizim akşam yemeği faslımız bittikten, çayımızı kahvemizi içtikten sonra, biberleri temizlemekle başladım işe. Sap kısımlarını başparmağımla içlerine ittirdim. İttirmesi kolay da o itileni dışarı çıkarmak zor. Kimisi kolay çıktı, kimisi biraz yırtıldı, kimini de riske atmayıp bıçakla kesip çıkardım. Beklemeye bıraktım.

Yarım çay bardağı pirinci suyu temiz çıkana kadar yıkadım, kenara koydum. Bir kapta dolmanın içini hazırladım. Yaklaşık yarım kilo kıyma, çok ince doğranmış bir soğan, bol nane, yarım demet maydanoz, tuz, karabiber ekleyip yoğurdum. En son yıkanmış pirinci ekleyip karıştırdım ve dolma içimiz hazır oldu.

İçleri 10 iri dolmaya eşit şekilde paylaştırdım. Pirinçlerin şişme ihtimalini düşünerek ağzına kadar tıka basa doldurmadım; ama pirinçler de çok fazla şişmedi. Biberleri tencereye dik bir şekilde yerleştirdim. Bir su bardağında 1 yemek kaşığı salça, 1 yemek kaşığı yağ ve bardak dolusu suyu karıştırdım, dolmaların üzerine, tencerenin içine döktüm. Anne talimatı üzerine tencereye biberlerin yarısına denk gelecek kadar su ekledim; fakat pişirme safhasında bunun yanlış olduğunu gördüm. Doğrusu biberlerin seviyesinde su eklemekti herhalde; çünkü yaptığımda biberlerin alt kısımları pişerken üst kısımları diri kaldı. Üstlerin de pişmesi için 2 saate yakın bekledim ocak başında. En son tuzunu kontrol ettim, tabiki tuzsuzdu, biraz daha ekledim, altını kapattım, dinlenmeye bıraktım.

Yemekleri bu şekilde yapmak çok keyifli oluyor. Salı gününün yemeğini Pazartesi akşamından yapıyorum, hem ne yapacağım derdi olmuyor, nasıl yapacağım paniği olmuyor, hem de eve zaten yeterince acıkmış bir halde geldiğimiz için daha fazla beklemiyoruz.

Yemek sonrası yorumlarım ise şöyle; çabalarım karşılık vermiş, dolmalar gayet güzel pişmişti. Salçasını daha fazla koyabilirdim, yemeğin suyu daha salçalı olabilirdi. Bir de içini daha bol yapabilirdim diye düşündüm. Bunların haricinde çok lezzetli bir yemek olmuştu. Yanına sarımsaklı yoğurt koydum, üstüne de makarna yedik. Bir de güzel doyduk..

Afiyet olsun...

Kolay Mercimek Çorbası

26 Kasım 2010 Cuma

Havalar soğudukça insan akşam yemeğinde içini ısıtacak birşeyler arıyor. Bu işi en iyi yapan da kuşkusuz çorba çeşitleri. Ben de geçen akşam mercimek çorbası yaptım, nasıl mı?

1 adet orta boy soğan alınır, yemeklik doğranır. Tencerede yağ ile şeffaflaşıncaya kadar kavrulur. Soğanların kararmamasına dikkat edilmeli, yoksa çorba acı olur. Bu sırada 2 kişilik çorba için 1 su bardağı mercimek (4 kaselik çorba çıktı) iyice yıkanır, içinde taş olmamasına özen gösterilir. Soğanların yanına, tencereye atılır. Malzemelerin üzerini 2 parmak geçecek kadar soğuk su konulur ve ocağın altı açılır. Su kaynamaya başlayıncaya kadar arada karıştırılır, ateş harlı şekilde yanar. Su kaynamaya başlayınca ocak orta seviyeye indirilir, malzemeler karıştırılır. Mercimekler suyu emip açıldıkça azar azar kaynamış su eklenir, ta ki tüm mercimekler neredeyse eriyip, çorbanın suyu ve kokusu çıkmaya başlayana dek.

O aşamada mutfak robotunuzu alıyorsunuz elinize, tencerenin dibinde gezdirmeye başlıyorsunuz. Önemli nokta: mutfak robotunu tencerenin içine soktuktan sonra çalıştırın, yoksa tüm duvarlarınız, yerleriniz çorba olur. Çorbanız çok kısa süre içerisinde kıvama geliyor zaten.

Burada çorbanızın çok sulu olduğunu görürseniz buharlaşması için bir süre daha ocakta tutun. Çorbanız istediğinizden koyu kıvamdaysa içine yarım çay bardağı soğuk süt ekleyin, bir süre onunla karıştırın, sonra gerekirse su ekleyin. Süt çorbaya çok hoş bir kıvam veriyor.

Servis yaparken üzerine yağ yakabilirsiniz. Afiyet olsun.

Klasik Kış Menüsü

23 Kasım 2010 Salı

Bayramda havalar çok güzeldi, biz ne kadar evin dışına çıkmasak da tam Tunalı'da cadde boyunca gezme, bol yürüyüş yapma havası vardı. 9 gün günlük güneşlik olan hava Pazartesi sabahı bir anda bozdu. Hava aydınlanmak, sis kalkmak bilmedi.

Hal böyle olunca insanın canı da sıcak ve sulu yemek çekiyor. Ben de dün akşam Sevgilime kuru fasulye ile bulgur pilavı pişirdim. Bir kere evde 2 kişi yaşayan herkesin sahip olması gereken bir mutfak aleti var : Fissler'in 3,5 Litrelik düdüklü tenceresi. Misafir boy düdüklü tencereleri 2 kişilik yemeklerde kullanmak gereksiz oluyor. Oysa bu tencere küçücük, bu sayede yemekleri daha hızlı pişiriyor. Yıkaması da çok kolay. Biz tenceremizi Bernardo'dan almıştık. Şu an kampanyaları var üstelik; yemek takımı alana Fissler düdüklü tencere hediye. Kampanya bitmeden gidin görün derim ben.

Eveet, hazırlık aşamasında 1-1,5 su bardağı kuru fasulyeyi Pazar gecesinden ıslattım. Pazartesi akşamı işten gelince düdüklü tenceremi çıkardım, içine azıcık yağ koydum. Sucukları yağda hafif kavurdum, 1 yemek kaşığı salçayı çiğ kokusu gidene kadar kavurdum ve fasulyeleri ekledim. Fasulyelerin üzerini biraz geçecek kadar da su koydum ve düdüklümün kapağını kapattım.

Fissler'i kullanmak çok kolay. Önce altını en yüksek seviyede açıyorsunuz. Ben korkumdan en yüksek ile ortanın arasında bir seviyede açtım. Tencerenin içinden patır kütür sesler geliyor en başta, sonra sapından ve deliklerinden buhar çıkmaya başlıyor. Buhar kesildikten sonra ise pişirme safhasına geçiyor. Düdüklü tencerenin kitapçığında her yemeğin kaçıncı seviyede kaç dakika pişirileceği yazıyor. Baklagiller 2. seviyede pişiyormuş, yani düdüklünün göstergesi yükselirken 1. beyaz çizgi çıktığı zaman düdüklünün altını kısıyoruz. 2. beyaz çizgi görünecek ancak tamamen çıkmayacak bir seviyede tutmaya çalışıyoruz göstergeyi. Ben fasulyeyi 20 dakika kadar tuttum; fakat açınca biraz daha kalabilirmiş diye düşündük. Kapatıp biraz daha pişirecektim ama Sevgilim çoook acıkmıştı, sabredemedi :) Pişirme süresinin sonunda tencerenin altını kısıyoruz ve en hızlı soğutma yöntemini kullanarak, tencereyi sarsmadan, soğuk suyun altında tutuyoruz. Yine buharlar çıkmaya başlıyor ve içindeki tüm buhar bittiğinde elinizle tuttuğunuz sapın yerine oturduğunu hissediyorsunuz. Kapağını açtığınızda mis gibi bir koku kaplıyor mutfağı...

Sıra geldi bulgur pilavına, tabi maharet biri pişerken diğerini de pişirmekte. 2 kişilik pilav için, tek akşamda yenip bitsin istiyorsanız, yarım su bardağı bulgur yeterli bence. Bulgurumuzu süzgeçte yıkıyoruz. 1 tane orta boy soğanı doğruyoruz (Tupperware'in daha önce bahsettiğim aletini hatırlatırımmm). Soğanlar biraz kavrulunca içine büyükçe bir domatesi rendeliyoruz ve soğanla domates iyice pişene kadar kavuruyoruz. Pişince içine 1 kaşıktan biraz fazla salça koyup biraz onunla, hemen sonra da bulguru ilave edip hepsini birden şöyle bir karıştırıyoruz. Bulgurların üzerini kapatacak kadar su koyuyoruz. Bu aşamada içine tavuk bulyon koymak lezzet veriyor. Şimdi pilavın asıl tat veren safhası, baharatlar. Bulyon kullandıysanız ayrıca tuz koymanıza gerek yok; ama zevkinize göre karabiber, pul biber ve bol kimyon ekleyebilirsiniz. Özellikle kimyon pilavın tadını çok değiştiriyor. Kapağını kapatıp su kaynayana kadar orta ateşte, kaynadıktan sonra kısık ateşte iyice pişmesi için bırakıyoruz. Piştikten sonra servis edilmeden önce biraz dinlenirse daha güzel oluyor.

Ve işte bir akşam yemeğimiz böylece hazır oluyor. Tabi sofraya turşu koymayı unutmamak lazım :)
Afiyet olsun, sevgiler...

Başlangıç

12 Kasım 2010 Cuma

Herşeyin bir ilki vardır ve evlilik birçok ilki beraberinde getiriyor. Hele de bekarlık döneminizi ailenizin yanında geçirdiyseniz. Ben öyleydim, üstelik anneciğim sağolsun elimizi sıcak sudan soğuk suya sokmazdı. "Siz yorgunsunuz okuldan/işten geldiniz, ben getiririm/yaparım" der dururdu. Çalıştığı zaman da böyleydi, şimdi emekliliğinde de böyle. Biz de buna güvenip koltuğa yayılıp karpuz büyütmezdik tabi, ama yemekmiş, bulaşıkmış hiç uğraşmazdık.

Balayından döndüğümüz hafta benim açımdan tatil devam ediyordu; çünkü annelerimiz dolabı çeşit çeşit yiyeceklerle doldurmuşlardı. Hatta öyle çoktu ki yemekler bozulmasın diye işyerime evden getiriyordum. Fakaat, gün geldi evdeki yemekler bitti. İş başa düştü mü! Allah Türk Telekom'un "akşam 7 - sabah 7 bedava" kampanyasından razı olsun :))))

Hikayeme yemeklerin bittiği haftasonu yaptığımız pazar alışverişinden başlayabilirim. Kocacığımla ilk alışverişimiz, pazardaki meyveler, sebzeler de bir hoşumuza gitti! Aldıkça alıyoruz... Taze fasulye, patlıcan, kabak, havuç ilk etapta aldığımız sebzelerdi. Eve geldik, dolabımıza yerleştirdik, o akşam için donuk köftelerimizi yedik. Ertesi akşam içni taze fasulye yapmaya karar vermiştim, kocacığım televizyon izlerken ben de fasulyeleri ayıklamaya başladım.

Fasulye ayıklarken mümkünse bıçak kullanmamak lazım, böylece kılçıkları daha rahat ayıklanıyor. Keskin bıçak kılçığı da kestiği için farkedilmeyebiliyor. Benim yaptığım ilk hata fasulyeleri ayıkladıktan sonra yıkamak oldu. Sebzeler ayıklanmadan önce yıkanırmış! Fasulyeyi barbunya ile karıştırmıştım galiba :$

Tabi ben yemek işine kalkıştım ama evdeki tencereler de bana yabancı, hele düdüklüden ödüm kopuyor. Annemle yapılan uzun konuşmalar sonucu yemeği normal tencerede yapmaya karar verdik. Önce kıymayı ve soğanı kavurdum. Bu arada soğan kesmek için müthiş bir aletim var Tupperware'in Mini Şef'i. Bir soğanı 4'e bölüyorsunuz, parçaları teker teker içine atıyorsunuz, kapağını soğanın dilimlenmesini istediğiniz büyüklüğe göre ister 1-2 ister 4-5 kere çeviriyorsunuz ve işte soğanlarınız hazıııırr!! Aleti yalnızca soğan için kullanacaksanız kullanım sonrası parçaları sudan geçirmeniz yeterli. Bulaşık makinesinde de yıkanabildiğini belirteyim.

Evet ben kıymamı ve soğanlarımı kavurdum, galiba salçayı da önden kavurmuştum; ama şimdi tekrar yapacak olsam bir yemek kaşığı salçayı bir bardak suda karıştırır fasulyeleri de koyduktan sonra üzerine dökerim. Tabi üstüne su eklemek şartıyla... Tencereye fasulyeleri ekledim, tanelerin arasından görünecek; ancak malzemelerin üzerine çıkmayacak kadar soğuk su koydum, tuzunu serpiştirdim ve tencerenin kapağını kapattım.

Su kaynayıncaya kadar tencerenin altını harlı açtım; ama kaynar su baloncuklarını görünce ateşi kıstım, minimuma getirdim. Böylece yavaş yavaş pişmesini sağladım. Düdüklü kullansaydım pişirme süreci 10 dakika sürecekti, normal tencerede ise 2 saate yakın ocakta durdu. Arada kapağını açıp fasulyeleri kenara ittirip su olup olmadığını kontrol ettim. Bitmişse bir miktar kaynar su ekledim. Aralıklarla da ağzıma fasulye atıp pişmişliğine baktım.

Sonunda o gece yemeğimi pişirmiş olmanın verdiği mutlulukla yatacığıma girdim. Ertesi akşam yemeği yediğimizde salçasını fazla koymuş olduğumu anladım (gözüme az göründüğünden 2-3 kaşık koymuştum daaa.. :$ ) Tabi salça tuzlu bir malzeme, e salçası bol olunca, bir de üstüne ben tuz koyunca tuzu biraz fazla kaçtı. Ama yenmeyecek kadar değil, hatta Kocacığım üzerine tuz bile serpti. Bir de yemeğin suyu az olmuştu, gece çekti mi naaptıysa artık!!

Sonuç olarak yapmış olduğum ilk yemek salçalı taze fasulye olarak tarihe geçti. Yine de afiyetle yedik :)

Birço Mutfakta Copyright © 2009 Designed by Ipietoon Blogger Template for Bie Blogger Template Vector by DaPino