Actifry'da Baklava

22 Temmuz 2012 Pazar

O kadar uzun zamandır istiyordum ki yapmayı, tarifini okuyunca çok kolay geliyordu çünkü. Geçenlerde ailemizin bizim eve hiç gelmemiş fertleri için bir yemek düzenledik. Yazlıkta oldukları için annemler hariç herkes bir araya geldi, çok keyifli bir akşam oldu.


Eh şimdi tabi artık "yeni gelin"liğimiz kalmadı, eskimeye başladık. Böyle büyük bir yemek de verince istedim ki her şeyi ben kendim yapayım, biraz da namımız yürüsün, değil mi :)

Menümüz şöyleydi; mangalda tavuk ve köfte (köfteyi kendim yaptım, tavuğu da marine ettim), sofra klasiklerimiz zeytinyağlı barbunya ve biber dolması, ıspanaklı börek, biber patlıcan kızartması, peynir çeşitleri, fırında hardal soslu patates, kayınvalidemden çerkez tavuğu, görümcelerimden irmikli tatlı ve ellerimle sardığım baklavalarım...
Baklava dışındakiler herkesin evinde yaptığı şeyler zaten. Bunu mutlaka anlatmam lazım ancak!

Efendim bir paket baklava yufkasını aldım yufkacıdan. 10x20 cm büyüklüğünde kestim. Tarifte belirtilen ölçülerde, biraz da damak tadınıza göre fındık ve cevizi robottan geçirdim, içinde toz şeker ekledim. İç malzememiz bu kadar zaten..

Şimdi, bir parça yufkayı alıyorsunuz, uzun kenarına iç malzemesini koyuyorsunuz ve ince fakat çok sıkıştırmadan sigara gibi sarıyorsunuz. Burada önemli olan içine koyduğunuz malzemede büyük parçalar olmaması ve sararken çok bastırmamanız. Aksi halde yufka hemen yırtılıyor. Kenara ulaştığınızda bir fırça yardımıyla hafifçe ıslatmanız pişirirken dağılmamaları için önemli.

Evet, rulo haline getirdikten sonra bu sefer gül börek şeklinde sarıyoruz baklavalarımızı. Bu noktada da direkt rulo yapmak yerinde yufkayı sıkıştıra sıkıştıra etrafına sarmayı deneyebilirsiniz. Yani başlangıç noktanız sabit duracak, yufkaları parmaklarınızla hafifçe ittirerek merkezin etrafına dolanmasını sağlayacaksınız.

Sardıktan sonra, sona kalan ucunu yine hafifçe ıslattıktan sonra alta doğru kıvırarak baklavalarınızın açılmasını engelleyebilirsiniz. Düz bir tabağa koyacağınız baklavalarınızın üzerini streç film ile kapatarak 1 saat buzlukta dinlendirmeniz gerekiyor. Resim buzluğa girmeden hemen önceye ait...

Evet, 1 saat sonra buzluktan çıkardığınız baklavalarınızı ısıtmış olduğunuz Actifry'ınızın içine atabilirsiniz. Tek seferde boyuna göre 6-8 adetten fazla atmamaya özen gösterin bence. Her Actifry deneyimimde olduğu üzere bu sefer de baktım baktım ve "12 dakikada nasıl pişer bunlar" dedim. Fakat izlerken bir bakıyorsunuz gerçekten 12. dakikada muhteşem şekilde pişiyor. Pişirdiğiniz baklavalarınızı dinlenmeleri / soğumaları için kenara alabilirsiniz. Bu sırada şerbetini hazırlamak lazım.

Biliyorsunuz şerbetli tatlılarda şöyle bir kural var, biri soğuk biri sıcak olacak. Yani şerbet sıcaksa baklava soğuk olacak veya tam tersi. Ben baklavaları soğutmayı tercih ettim. Şerbet dediğimiz şey ise bal ve sudan oluşuyor. Ben çam balı kullandım, çiçek balı garip bir şekilde midemi yakıyor. Su ve balın oranını keyfinize göre ayarlayabilirsiniz, önemli olan şerbetin kıvamı. Çok sulu olmayacak; fakat çok yoğun da olmayacak. 1 taşım kaynatın diyor tarifinde.

Ve işte aşağıda şerbeti, dökülmüş, şerbetini emmiş, dinlenmiş, lezzetli baklavalarım.. Bunları benim yaptığıma kimse inanamadı, öyle harika oldular ki... Bombayı sona sakladım, tarifini izlemek isterseniz işte video 
burada.




En kısa zamanda denemenizi tavsiye ederim. Şimdiden afiyet olsun...

Son Zamanlarda Yaptıklarım...

 Tavuklu mantarlı noodle
 Kırmızı biber yatağında Girit ezmesi
 Actifry'da baklava
 Sofra :)
Yumulma faslı :))))

Sonuç: Buraya yazmamam boş durduğum anlamına gelmiyor.. :)

Kolay Tatlı

3 Kasım 2011 Perşembe

Haftasonu NTV'de izlediğim bir programda yapılan tatlıyı not etmek istiyorum bloguma. Yapan kişi de ünlü birisiydi ama ismini hatırlayamıyorum şu an.

Tatlımız özellikle balık sofraları için ideal bence. Malum balık sonrası helva yemek adettendir. Bu helvanın farklı bir şekli. Çok da kolay üstelik!

1 yufkayı alıyorsunuz, 4e bölüyorsunuz. çeyreklerin her birinin içinde bir dilim helva koyuyorsunuz ve zarf gibi kapatıyorsunuz. Yufkaların üstüne ve altına fırçayla tahin sürüp alüminyum folyoya sarıyorsunuz. Şeker paketi gibi kenarlarını büzüyorsunuz. Uzun bir çubuk alıp, şiş gibi mesela, pakete boydan boya geçiriyorsunuz (Yufkanın da içinden geçmesi önemli) ve mangalın üzerine koyuyorsunuz. Biz şöminede denemeyi planlıyoruz. Bir süre alüminyum folyo ile kızarıyor, sonra folyoyu çıkartıp içleri yumuşayana kadar ateşin üzerinde bir o tarafını bir diğer tarafını pişiriyorsunuz. Tabi çevirme işlemi sırasında batırdığınız çubukların önemi büyük :)

Ateşten alıp hemmmeenn yiyebilirsiniz. Sıcak sıcak! Afiyet olsun...

Ziyafet Sofrası

Cumartesi günü akşam yemeği için misafirlerim vardı uzun bir aradan sonra.

Evliliğimizin üzerinden 1 sene geçti fakat hala bir bakıyoruz çok uzun, bir bakıyoruz çok kısa bir süre bu. Kimleri çağırdık diye düşünüyoruz, birkaç arkadaşımız dışında gelen eden de yok. Peki diyoruz ne yaptık biz bu süre içerisinde? Bilmiyoruz!

Böyle içimizde kalan, uzun zamandır çağırmak istediğimiz bir misafirimiz vardı Cumartesi günü. Tabi hazırlıklar önceki günlerden başladı. Önce evi toparlamaya çalıştık, ki öncelikli işimiz buydu. Cuma gününün yarım gün olmasını ve Kocacığımın çalışıyor olmasını fırsat bilip temizliğe giriştim ben. Bir ev gerçekten çok kirlenebilirmiş, bunu anladım. Bütün camları, kapıları açtım, evi bir güzel havalandırdım. Tabi bu sırada ben hasta oldum, o küçük bir detay :)

Lafı çok uzatmadan gelelim yaptığım yemeklere. Menümüz şu şekildeydi, Çoban Kavurma, Meyhane Pilavı, Zeytinyağlı Barbunya, Zeytinyağlı Dolma, Ispanaklı Börek, Salata. Az ve öz bir menü oldu ama çok yenildi, çok sevildi diyebilirim :)

Çoban Kavurmamı meşhur yardımcım ActiFry ile yaptım. Daha önce yaptığımda da anlatmıştım.
Bulgur / Meyhane Pilavını da burada anlatmıştım.
Sıra geldi Zeytinyağlı Dolmaya.

Ben zeytinyağlı için biber dolması seçerken mümkün olduğunca küçük olmasına özen gösteriyorum. Böylece hem daha çabuk pişiyor hem de öyle yemek gibi olmuyor. Tam mezelik işte. Biberler küçük olunca 1 su bardağı pirinç ile 10-12 dolma yapabiliyorsunuz.

1 su bardağı pirinci ıslatıyorum. Isınmış tencereye 1 çay bardağı zeytinyağı koyup biraz bekletiyorum. 1 küçük soğan veya yarım büyük soğanı yemeklik doğrayıp içine atıyorum. Bu arada tekrar söylemeden geçemeyeceğim, şu soğan doğrama makinesini bulandan Allah bin kere razı olsun! Soğanlar şeffaflaşınca 1 paket çam fıstığını kavuruyorum, pirinci de ekleyip 1-2 kere karıştırıyorum. 1 su bardağı sıcak su, 1 ölçü tuz (yemeklere koyduğunuz kadar) ve iki kesmeşeker ekleyip, kapağı kapatıp, ocağı açıp kaynamasını bekliyorum. Bu sırada yarım paket kuş üzümünü soğuk suda bekletiyorum şişmesi için. Üzümlerin üzerinde minik dallar, çerçöp olabiliyor, önce sıkı bir kontolden geçirin derim. Pilavımız pişince yarım saat dinlenmeye bırakıyorum.
Dinlendikten sonra şöyle bir karıştırıyorum ve kuş üzümlerini süzdükten sonra içine döküyorum. 1 çay kaşığı karabiber, 2 çay kaşığı tarçın, 2 çay kaşığı yenibahar ekliyorum. Miktarlarıyla zevkinize göre oynayabilirsiniz. Pilavın rengi değişene kadar tüm malzemeleri iyice karıştırın. Yıkayıp içini çıkardığınız biberlerin içine doldurun. Bir domatesin farklı yüzlerini keserek hepsine kapak yapın, tencereye dizin. Bir çay bardağının yarısını su yarısını zeytinyağı ile doldurup, karıştırıp üzerlerinden dökün. Su kaynayana kadar altını açın (har har olmasın) kaynayınca kısın. Hiç su kalmayana ve kabukları yumuşayana, hatta şeffaflaşana kadar pişirin. Ve işte dolmanız hazırr!! Pişirirken dolmaların dibini hafif tutturursanız daha da lezzetli oluyor.

Tüm zeytinyağlılarda olduğu gibi dolmayı da bir gün önceden yaparsanız tadı daha oturuyor ve lezzeti artıyor.
Zeytinyağlı barbunyayı da bir sonraki postta yazayım bari.

Denediniz Mi?

6 Ekim 2011 Perşembe

Kesinlikle çok lezzetli, evde yapılmış gibi. Pazar kahvaltısı için de ideal.

Misafirlerinize söylemezseniz onlar tarifini isteyene kadar övgüleri toplayabilirsiniz :)

İyi Pilav Yapmak İçin

Buraya yazmamın temel amacının kendime notlar almak olduğunu söylemiştim en başta. Geçen gün annemle uygulamalı pilav yaptık. Ben de pilav yapabiliyorum aslında, lapa olmuyor ya da yapışmıyor. Ama Sevgilim hep annemin pilavını metheder durur. Ben de iyisimi uzmanından tekrar öğreneyim dedim.

5 kişi için 1,5 su bardağından yaptık pilavı. O gün sabah işe gitmeden kaynar suyla ıslatmıştım pirinci. Akşam pirinçleri soğuk suyla 1-2 kere duruladık. Durulama işlemini daha fazla yapmak pirincin nişastasını götürürmüş, bu yüzden 1-2 sefer yeterliymiş. Teflon pilav tenceremizi çıkarttık, biraz ısındı ocakta. Tefal'in teflon pilav tencereleri çok güzel, kullanımı rahat; fakat annem seramik tencereleri kullanmaya başladı bir süredir. Onlardan da çok memnun.

Annem yemek yaparken çok az yağ kullanır. Pilavda ise tencerenin tabanını 1cm kaplayacak kadar yağ koydu. Ben çok az yağlı yapıyormuşum demek ki, eh yemeğe de lezzetini o yağ veriyor tabi. Üzerine 1e 1,5 ölçüsüyle suyunu koydu. Yine önemli bir nokta pilavı 1-2 bardak pirinçten yaptığınızda 1,5-3 bardak su koyabilirsiniz; fakat örneğin 4 bardak pirinçten yapacaksanız 6 bardak su yerine 5-5,5 bardak koyabilirsiniz. Suyumuzu koyduk, 1-2 çay kaşığı tuzumuzu ekledik ve pirinçlerimizi döküp altını iyice açtık. Su kaynamaya başlayacak, pirinçler göz göz olup baloncuklar çıkacaktır. Pirinçler iyice göz göz olup, pilavın üzerinde su / baloncuk kalmayıncaya kadar altı açık şekilde kaynayacak. Baloncuklar bitince ateşi iyice kısıp yavaş yavaş pişiriyoruz. Zaten tencerede su kalmamış olacağı için kısa süre sonra çatırtılar duyaiblirsiniz. Bunlar kızan yağlardır. Anneannem pilav piştikten sonra, altını kapatmadan önce, ateşi 20-30 saniyeliğine açarmış. Tencereden çatır çatır sesler gelirmiş. Bunu kalan son su zerreciklerini de yoketmek, pirinci de hafif kavurmak için yaparmış.

Tüm süreç boyunca pilavı hiç karıştırmıyoruz, altını kapattıktan sonra kapağı kapalı vaziyette dinlenmeye bırakıyoruz. Yaklaşık 30 dakika sonra dinlenmiş oluyor ve karıştırmak gerekiyor.

Ve pilavımız servise hazır, afiyet olsun..

İpek Hanım'ın Çiftliği

8 Eylül 2011 Perşembe

"1997... İstanbul hiç olmadığı kadar kalabalık, hiç olmadığı kadar gürültülü, hiç olmadığı kadar boğucu...Egzoz dumanı bacalardan püsküren kuruma karışmış, insanlar on kilometrelik yolları üç bucuk saatte gitmeye başlamış, çocuklar ağaç görmek icin Yıldız Parkı’na, ördek görmek için Darıca’ya gidiyor...
Bir şeyler yanlış gidiyordu ve bunu o yıllarda anlamış olmak en büyük şansımdı.İhtiyacım olan ne ardı ardına açılan alış - veriş merkezleri, ne de Beyoğlu’nun gürültülü gece hayatıydı. Büyükdere Caddesi, gözümde bir korku filmi setinden farksızdı artık.
Kaçmak lazımdı. Arkadaşlarıma bahsedip durduğum “şöyle sakin bir yerlere gitme, bir taş ev yaptırma, kendi bahçemde bir şeyler yetiştirme, bir sürü hayvan alıp onlarla zaman geçirme” planını gerçeğe çevirmek...
Kaçmak..! ...ama nereye?Ege’yi oldum olası çok sevdim ben. Anadolulu ama modern insanlarını, kültürünü, yaşam tarzını, eğlencesini, dinginliğini...
İş hayatından yakayı kurtarmayı başardığınızda karar vermek zor olmuyor. Bir kamyon çağır, Mecidiyeköy’deki apartman dairesinin eşyasını içine doldurt, arabaya atla... Köprü’den son bir geçiş... Son bir  ‘‘hoşçakal’’...
Kaçış öyküm bu... Çiftliğin kuruluşu için ise birkaç yıl daha geçmesi gerekecekti..."

Böyle başlıyor Pınar Hanım'ın hikayesi. Ailesinden kalan bir çiftliği adam etme çabalarının sonucunda ürünleri ihtiyaçlarını kat be kat aşınca İstanbul'a, arkadaşlarına göndermeye başlamış ve ünü kısa sürede yayılmış. Şimdi artık e-mail yoluyla her yerden sipariş alıyor, gönderiyor.

Ben henüz denemedim; ancak bir arkadaşımız bu siteyi keşfettiğinden beri market alışverişi yapmadığını, tüm ihtiyaçlarını buradan karşıladığını söyledi. Gerçekten de meyve, sebze, tarhana, yufka, ekmek, yumurta, reçel ne ararsanız hepsi var.

Ben en kısa sürede denemek istiyorum, bu sırada siz sipariş verirseniz beni de bilgilendirin lütfen.
Sevgiler...

New Chef In the Kitchen

 Herkese merhaba, kocaman gülücüklerr,

Dün uzun zamandır istediğim birşeyi gerçekleştirdim, Julia Child'ın Mastering the Art of French Cooking kitabını ve Martha Stewart'ın Cupcakes kitabını aldım. Julia & Julie filmini izlediğimden beri kafamdaydı bu kitapları almak ama ha bugün ha yarın diye diye erteliyordum işte. D&R'ın web sitesinde her iki kitabın da indirimde olduğunu görünce fırsatı kaçırmayayım dedim ve dün siparişlerimi verdim.

Kitaplar elime ulaşsın tariflerimi bol bol paylaşacağım. İlk hedefim kardeşimin doğumgünü için cupcake pastalar yapmak olacak, bakalım :)

Italiano

28 Temmuz 2011 Perşembe

Güzel bir İtalyan yemeği öğrendim, paylaşmak isterim.

Patlıcanları alacalı soyduktan sonra uzunlamasına doğruyoruz (yuvarlak yuvarlak değil yani). Yarım patlıcanı 3e 4e bölebilirsiniz mesela. Una bulayıp, patlıcanın unu emmesini bekliyoruz ve kızartıyoruz.

Kızaran patlıcanları borcama diziyoruz, üstüne orta büyüklükte doğranmış domatesleri ve ince doğranmış sarımsakları ekliyoruz. Baharat olarak tuz, karabiber, kekik. Ve üstüne rendelenmiş kaşar veya dil peyniri.

Tabağımızı fırına veriyoruz, kaşarlarımız bir güzel eriyor. Sonra da afiyet olsuuuunnn. Denemenizi şiddetle tavsiye ederim, ama fırından çıkınca hemen yiyip bitirin. Sonraya güzelliği kalmıyor.

Kendime Not

5 Temmuz 2011 Salı

Bugün Liva'da içtiğim çorba çok güzeldi. Hem basit hem de hafif.

Kremalı, mısırlı, kırmızı biberli ve az soğanlı bir çorba. Yemek öncesi içinizi ısıtacak ama iştahınızı kapatmayacak bir çorba içmek isterseniz ideal.

Denemeli yapmalı :)

Birço Mutfakta Copyright © 2009 Designed by Ipietoon Blogger Template for Bie Blogger Template Vector by DaPino